Fetullahçıların giriştikleri kalkışmanın üzerinden bir aylık bir süre geçti. Geçen bu süre zarfında insanlığın ne kadar zirve yaptığının örnekleri yanında insanlığın ne kadar çukurlaştığına da tanık olduk. Televizyona itirafçı(!) olarak çıktıklarını söyleyenler anlattıkları ile midemizi bulandırmaya devam ediyorlar. 

Adam adı üstünde itirafçı! Yani olan bitenlerden haberdar ve suçüstü yakalandıktan sonra içinde yer aldığı örgüt hakkında bildiklerini anlatıyor. Ama bu itirafları yapıyorken dahi hinlik düşünüyorlar, etrafa korku salmaya çalışıyorlar. 

Geçen gün bir itirafçı, kalkışma öncesi yapılan bir toplantıdan bahsederken “bazılarına yer altında kalın, başarısız olursak ilerleyen yıllarda sizden faydalanırız” dendiğini açıklıyordu. Yani “bizi bitiremezsiniz yer altında uykuya çekilen binlerce militanımız var” demeye getirerek bir nevi tehdit savuruyordu itiraf adı altında.

***

Bir aydır meydanlarda ve ekranlarda boy gösterenlere bakıyorum. Bazıları daha önce aklını Fetullahçılara kiraya vermiş olanlar. Kalkışma öncesi Fetullah Gülen'e laf söyleyene hakaret etmek için sırada bekleyen bu güruh, şimdi Feto'ya (kendi tabirleri) hakaret etmek için sıraya girmiş haldeler. 

İşte Konya meydanlarında halka hitap edenlerden birisi bir zamanlar şunları yazmış! “İşte günümüz insanlığının, Şeytan ve yandaşlarının tuzaklarından kurtuluşuna sohbetleriyle rehber olan muhterem âlimlerimizden biri de şüphesiz Fethullah Gülen hocaefendidir.

1968 yılında İzmir'in Kestane Pazarında başlayan sohbet halkalarıyla ilim halkasını oluşturmayı başarmış örnek bir şahsiyet. Oluşturduğu bu gönül, sevgi ve merhamet fedaileriyle Asr-ı Saadet'in davet ve tebliğ ruhunu dünya çapında yeniden canlandırmayı başaran, birçok ilim ehline; “bakın, çalışınca oluyor” gerçeğini eserleriyle ispat etmiş örnek bir şahsiyet. Böyle muhlis, mümtaz ve muterem ilim ehli bir insan bazı çevrelerce neden taşlanıyor? Bu çevrelerden ateistlerin, Ergenekon çetelerinin ve uşaklarının, Apo ve PKK çevrelerinin taşlamasını anladık. Çünkü meyveli ağaçları haramzadeler hep taşlarlar. Ama helal lokmayla büyüyen kardeşlerimizin hocamızı taşlamalarındaki sebebi anlamakta güçlük çekmekteyiz!”

Bu satırların yazarı bugün geçmişte kiraya verdiği aklını geri alarak doğruyu bulmuş olmalı ki daha önce övdüğü şahsı yerin dibine geçiriyor. Yazısında bahsettiği haramzadeler(!) safında yer tutuyor. 

Bu konuda birçok örnek verebiliriz. Ancak bizim gayemiz bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek. 

Fetö'yü öven birçok hoca efendi bugün onu kötülemek için sırada bekliyor. Ama hiç birisinin aklına çıkıp halktan özür dilemek gelmiyor. Çünkü şimdi de akıllarını kiraya verecek yeni birisini buldular. Kiralık akıllar akın akın o yöne doğru koşuyorlar. 

“Mümin feraset sahibi olur” sözüne gelince! O söz kendi aklını kendisi kullananlar için söylenmiş! Bizim kiralık akıllıları kapsamıyor. Şayet onları içine alsa idi bu gün hiç birisi bırakın meydanlara çıkıp nutuk atmayı sokağa dahi çıkmazdı.

 ***

Akıllarını kiraya verenler, kiraya verdikleri akıllarının getirisini kaybettikleri anda başka bir kiracı aramaya başladılar. Daha çok kâr getirecek bir kapı bulduklarında oraya kapılanmakta bir beis görmeyecekler. Çünkü onlar tüccarlar ve tüccarlar kâr peşinde koşarlar.

Bir de akıllarını CARİYE yapanlar var. Evet, akıllarını kullanılmak üzere ömür boyu hiçbir şart ileri sürmeden birilerinin kullanımına sunanlardan bahsediyorum. Bunlar akılları üzerinde hiçbir hakka sahip değillerdir. Cariye olarak verdikleri onların akıllarını istedikleri gibi kullanabilirler.

15 Temmuz kalkışmasını yapanlar işte bu gruba dâhil olanlar. Bu kadar okumuş, kurmay subay veya profesör olmuş insanların böylesine bir işe kalkışması başka türlü izah edilemez. Bu kalkışmanın içinde yer alanlar akıllarını CARİYE olarak verenlerden başkaları değildi. Bunlar kendilerini yöneten güce mutlak itaat içerisinde, sorgulamayan, düşünmeyen, fehm etmeyen mankurtlardı. Bunlar bu işi yaparken kendi çıkarlarını veya devletin çıkarlarını değil, akıllarını cariye olarak verdikleri gücün emrini yerine getirmeyi düşünüyorlardı. Onlar için kazanç veya kayıp yok, yerine getirilmesi gereken buyruk vardı. Ve bunlar aldıkları bu buyruğu yerine getirmek için hayatlarını, geleceklerini ve ailelerinin geleceğini heba ettiler.

***

15 Temmuz tarihinden sonra bütün siyasi ayrılıklar rafa kaldırıldı. Herkes ülkenin geleceği için tek yumruk oldu. İstanbul da yapılacak büyük miting öncesi ülkedeki birleşmeyi kabul edemeyen bir akıllı Bahçeli'ye sataşmış, cevabını Cumhurbaşkanından almıştı. Şimdi de kulağımıza Çumra'dan çatlak sesler geliyor. 

Duyduğuma göre Çumra'daki Alparslan Türkeş Caddesinin ismi değiştirilecekmiş! Hani bir dönemin meşhur sözü vardı “Zamanlama manidar” diye. İşte o lafın yine sırası geldi. Millet tam birlik olmuşken böyle bir işe kalkışmak! Böyle bir girişim kimin ekmeğine kaymak sürer. Herhalde birlik ve beraberlik zamanı diye çırpınan Cumhurbaşkanının değil!

İnşa Allah duyduklarımız doğru değildir. Bu güne kadar selefinin yaptıklarını yıkmak dışında bir şey yapmayan başkanın hakkındaki kuşkular daha da artar. “Ülkeye değil başka yerlere mi hizmet ediyor” sorusu gündeme oturur. Biz buradan sadece hatırlatma görevimizi yapıyoruz.

***

Uyanmak yok, uyumaya devam!