Ahmet Yesevi  (1093 - 1156).  1093 yılında bugünkü Kazakistan‘ın Çimkent şehrinin doğusundaki Sayram kasabasında doğmuştur. Tam adı Ahmed bin İbrâhim bin İlyâs Yesevî’dir. 7 yaşında iken babasının ölümünden sonra, ablası ile birlikte Sayram yakınlarındaki Yesi’ye yerleşen Yesevi, burada “Arslan Baba” adlı bir Türk şeyhinden ilk eğitimini almaya başladı. Eğitiminin ilk aşamasını tamamladıktan sonra 27 yaşında iken Buhara‘ya giden Yesevi, burada dönemin önde gelen din bilginlerinden olan Şeyh Yusuf Hemedani’ye intisap edip müridi oldu. Burada yoğun bir tasavvuf eğitimi alan Yesevi, Şeyhin dört halifesinden biri olmuştur. Yusuf Hemadani Hazretlerinin vefatından sonra Yesi’ye döndü. Yesi’de Yeseviye Ocağı’nı kurdu. Buhara’da bıraktığı Şeyh Adülhalik Gücdûvani’nin yetiştirdiği öğrencisi Muhammed Bahaüddin Nakşbend’i o dönemde Yeseviye Ocağı dışında ortaya çıkan iki büyük tarikattan biri oldu. Buhara’da kurulan Nakşibendiye tarikatı, zamanla Afganistan, Hindistan ve Anadolu‘ya yayıldı. 

Ahmet Yesevi tasavvuf anlayışında, dini olanla milli olanı birleştirmiş ve İslam dininin temel öğelerini halk edebiyatının sade üslubu ile çok güzel harmanlamıştır. İslami unsur, içerikte; milli unsur ise, şekil ve vezinde daha çok göze çarpar. Peygamber sevgisi bu dinin en önemli köşe taşlarından biridir. Ona göre “Hz. Peygambere layık bir ümmet olabilmek için Allah’ın kitabına ve Hz. Peygamberin sünnetine uymak ve bağlanmak gerekir. Çünkü şeriat ile tarikat birbirinden ayrı şeyler değildir. İmanın postu şeriat, özü ise tarikatdır. İnsan hakikati kendi başına bulamaz; bunun için bir pire bağlanmak gerekir. Pirin rızasını almak, hakkın rızasını kazanmak demektir. Bu noktada gerçek pir Hz. Peygamberdir.”    

Ahmet Yesevi’nin tasavvuf sisteminin merkezinde dört kapı kırk makam anlayışının yansımaları vardır. İslam’ın inanç, ibadet, ve ahlaki ilkelerini yazılı kültürden uzak göçebe Türk kavimlerinin kavrayacağı şekilde sistemleştirmiş ve bu ilkeleri, onların hayat felsefeleri haline getirmiştir. Ahmet Yesevi’nin Fakrname adlı eserinde ele alınan dört kapı kırk makam anlayışı Abdurrahman Güzel tarafından şu şekilde tasnif edilmiştir.

Şeriatta Bulunan On Makam    

1.Amentüye iman(Allah’ın varlığına, birliğine, meleklerine, kitaplarına, ahiret gününe, hayır ve şerrin Allahtan geldiğine inanmak),  2.Namaz kılmak, 3.Oruç tutmak, 4.Zekât vermek, 5.Hac görevini yerine getirmek, 6.Yumuşak konuşmak, 7.İlim öğrenmek, 8.Ehlisünnet vel cemaat,   9. İyilikleri emretmek ve onları yerine getirmek, 10.Şriatın yasakladığı şeylerden sakınmak.

Tarikatta Bulunan On Makam

1.Tövbe etmek, 2.Pire el uzatmak, 3.Havf (cezalandırılmaktan korkmak), 4.Reca (Allah’ın rahmetinden ümit kesmemek), 5.İslamın beş şartının yerine getirmek, 6.Pirin hizmetinde olmak, 7.Pirin izni ile konuşmak, 8.Nasihat dinlemek, 9.Tecrit olmak(yaratılmışlardan soyutlanmak), 10.Tefrit olmak  

Marifette Bulunan On Makam

1.Fena bulmak, 2.Dervişliği kabul etmek, 3.Her işe tahammül etmek, 4.Helal ve güzel istekte bulunmak, 5.Marifet kılmak, 6.Şeriat ve tarikatı ayakta tutmak, 7.Dünyayı terk etmek, 8.Ahireti seçmek, 9.Varlık makamını bilmek, 10.Hakikat sırlarını bilmek

Hakikatte Bulunan On Makam 

1.Alçak gönüllülük, herkesin yolunun toprağı olmak, 2.İyiyi kötüyü tanımak, 3.Bir parça lokmaya el uzatmamak, 4.Kendisini, lokmasını hak yoluna sebil etmek, 5.Kimseyi incitmemek, 6.Fakirliği inkar etmemek, 7.Seyrusülük sahibi olmak, 8.herkesten sırrını saklamak, 9.Şeriat, tarikat, marifet ve hakikat makamlarını bilmek ve amel kılmak, 10.Allahı bulmak. 

Türklere özgü tasavvuf anlayışının omurgasını oluşturan bu dört kapı kırk makam anlayışı Yesevi’den sonrada Anadolu’da hacı Bektaş veli tarafından, hemen hemen aynı içerik ve formda devam ettirilmiştir.

Türk Dünyasının üzerinde manevi etkisi günümüze kadar devam eden, Piri Türkistan Hoca Ahmet Yesevi, Kazakistan’ın Yesi şehrinde metfun bulunmaktadır. Allah ondan razı olsun, şefaatlerinden mahrum bırakmasın. Âmin.

Baki Selamlar.

Kaynak: Sönmez Kutlu, Türkler ve İslam Tasavvuru, İsam Yayınları,2018