Önceki gün akşamın ilerleyen saatlerinde Aziziye Camii yakınlarında gördük seni Suriyeli bacım.

Bir köşeye sinmiş, bekliyordun biçare. Neyi beklediğini dahi bilmeden! Yanından umarsızca gelip geçenlere hiç aldırış etmeden. 

Kimseden bir şey istemeden,aman dilemeden bekliyordun. Neyi beklediğini belki sen de bilmiyordun.

Ama temiz yüzündeki o masum bakışlar, 'Ey gündüzleri geceye çeviren rabbim, aydınlığı da bir an önce nasip et. Bir an önce sabaha ulaştır bizi' der gibiydi.

Boy boy 3 çocuğun etrafında olan bitenden habersiz, çocuk olmanın, masum olmanın vermiş olduğu ruh haliyle ellerindeki minik taş parçalarından kendilerine oyuncak yapmış oynuyordu. 

Geldik yanına, ne olduğunu, niye bu saatte dışarıda olduğunu, kimin kimsen olup olmadığını sorduk.

Sorduk ama nafile.

Çünkü sen bize değil, biz sana yabancıydık. Bizim dilimizde söyledin, ama biz kendi dilimizde olmadığımız için anlamadık söylediklerini. Fakat bildiğimiz bir şey vardı, o da Suriyeli olduğun.

Suriye'den ne şartlarda, nasıl geldiğini az çok tahmin etsek de, niye Konya'ya geldiğini, niye buraya sığındığını bilmiyorduk. 

'Komşusu açken tok yatan bizden değildir'diyor bizim Peygamberimiz!

Sen bizim yanı başımızdaydın, komşumuzdun. Orada kaldın, susuz kaldın, yandın! Ama candın!

Sonra dayanamayıp komşunun kapısını çaldın. Biz ise evde yokmuş gibi davrandık bacım. 

Sen beni büyük Sultan Abdülhamit Han'ın torunu sandın, bense büyük sultana layık olamadım.

Affet beni Suriyeli bacım!

***

Suriye'de yaşanan olayların ardından Konya'ya da birçok kişi sığındı. 'Gelmeseydin' demek yerine 'buyur, hoş geldin' demek gerekiyordu. Kısmen öyle oldu! Ama halen dışarıda bu tür manzaraları görmek inanın insanın psikolojisini bir anda alt üst ediyor. Her şeyden önce karşımızdaki insan ve din kardeşimiz. Ellerinden tutulması kanaatindeyim.

Akşam gördüğümüz bu manzaranın ardından arkadaşım İbrahim Çiçekçi, Konya Büyükşehir Belediyesi'nden Hüseyin Baş ağabeyi aradı. Sağ olsun hemen gelmiş. Ama o Suriyeli yerinde yokmuş. 

Ne diyelim, Allah yardımcıları olsun!

Mesnevi'den:

Beyhude olsa, tatsız tutsuz bulunsa bile yine feryat et, sızlan; “Ey yüce ve üstün Allah'ım, lütfet bu hor kişilere bir bak!” de!