Tarım; bilindiği gibi bitkisel ve hayvansal ürünlerin yetiştirilmesi, üretilmesi, ıslahı, işlenip değerlendirilmesi ve pazarlanmasını içeren faaliyetlerin tamamına denilmektedir. Tarım, tarım yapılacak alanlarının değerlendirilmesi, kendi halkını besleyebilmesi, istihdam ve dış alımı önleme bakımından önemli bir sektördür.  Ülke  ekonomisi; sanayi, hizmetler ve tarım sektörü olmak üzere üç sektörden oluşmaktadır. Tarım sektörü; gıda ve bazı sanayilere ham madde üretimi, milli gelire katkı, dış ticaret ve istihdamdaki payı ve de sosyolojik boyutu ile ekonomik yapı içerisindedir. Tarım sektörü hizmet ve sanayi sektörüne göre daha az önemli görülse de faydalılık önem derecesi bakımından toplum ihtiyaçlarını karşılama ve ekonomi de ön plana çıkmaktadır. Tarım sektörünün Türkiye ekonomisindeki ağırlığı geçmiş yıllara oranla son dönemde azalsa da, ekonomi içerisinde halen önemli bir yere sahiptir.

Özellikle tarımın kıymeti doğal afet, salgın hastalıklar ve küresel açlık, savaş ve ülkeler arası yaptırım gibi herhangi bir olumsuzluk durumlarında daha çok anlaşılmaktadır. Olağan üstü hallerde ülkenin gıda ihtiyaçlarını karşılayabilmesi, iş alanları açması, kendi kendisine yetebilmesi için tarıma gereken değeri verilmelidir. Bu gerçekten dolayı kendi tarım üreticilerimizi desteklemek ve olağan üstü durumlarda da üreticilerin yanında olmak gerekmektedir.

Ülkelerin refah artışı ve büyüme istekleri idarecilerin ve kullanıcı kişilerin doğaya karşı bencil davranışları çevrenin giderek daha fazla tahrip edilmesine neden  olmuştur. Ülkeyi idare edenlerin ülke ekonomilerinde görülmesi istenilen hızlı büyüme ve insanların refah seviyelerinde artış isteği, çevrenin ikinci plana atılmasına ve bu alanda çıkan sorunların göz ardı edilmesine neden olmaktadır. Sanayileşmenin artması sonrasında fosil yakıt kullanım artışı, havanın kirletilmesi gerekli tedbirlerin zamanında alınamaması atmosferdeki sera gazı konsantrasyonları arttırmıştır. Doğal olarak bu gelişmeler dünyada küresel ısınma ve iklim değişikliğine neden olmuştur. 1970’lerden sonra iklim değişikliğinin giderek toplum için zararları fark edilerek bu sürecin dünya için ciddi bir problem olduğu bilimsel olarak açıklanmış ve ülkeler hem fikir oldukları bu konuda birlikte tedbir almaya yönelmişlerdir. Günümüzde iklim değişikliğini ülkelerin karşı karşıya kaldığı en önemli sorunlardan biri haline geldiği, küresel bir sorun olan iklim değişikliği insan ve diğer canlılara zarar verdiği kabul edilmektedir. Bu iklim değişikliği sel ve fırtına gibi doğal afetleri şiddetlendirmekte, sağlık, beslenme ve temiz suya ulaşım gibi sorunlara neden olmakta ve insanlık olumsuz etkilemektedir. Bu doğal afetler ekonomideki sektörleri de etkilemekte, görüldüğü ülkelere ciddi ekonomik maliyetlerde yüklemektedir.

Tarihte bugüne kadar deprem, kasırga, çığ, toprak kayması, kum fırtınası, sel baskını, yangın, salgın hastalık, böcek (çekirge vs.) istilası gibi birçok felâket yaşanmıştır. Bu salgınların çoğunun sonucunda insan hayatını etkileyen doğada iklim ve doğanın tabii yapısında değişiklikler, açlık ve  kıtlık görülmüştür.

İklim değişikliğinin doğrudan neden olduğu veya dolaylı olarak tetiklediği, çoğu zaman ölümle sonuçlanan doğal afetler ve sağlık problemleri görülmüştür. İnsanın hayatını sürdürebilmesi için su, hava, gıda ve barınma vazgeçilmez olan unsurlardır.   Küresel ısınma ile değişen yağış rejimi, yüksek buharlaşma, buzulların erimesi, ülkelerin ekonomik büyümesi, sanayileşme  ve nüfus artışı daha temiz havaya ve suya özellikle de temiz ve tatlı  suya olan talebi de artırmaktadır.  Su yetersizliği, tarımsal gıda üretimini kısıtlamakta ve bazı salgın hastalıkların oluşmasını  ve ölümlere neden olmaktadır. Yüksek hava sıcaklıkları doğrudan öldürücü olmakta geçmişte dünyada bazı ülkelerde  sıcak hava dalgası insanların ölümüne yol açmıştır. Küresel ısınma nedeniyle hava sıcaklığının daha da artacağı tahmin edilmektedir. Artan hava sıcaklığı hava kirleticilerinin miktarının artmasını ve hava kirliliğinden kaynaklanan solunum yolu ve kalp vs. hastalıklarının artmasına sebep olmaktadır. İstenilmeyen bu gibi ortamlarda yaşayan insanlarda yetersiz beslenme sonucu dünyada her yıl binlerce insan hayatını kaybetmekte ve bu rakam maalesef her yıl giderek artmaktadır. Ayrıca yetersiz ve dengesiz beslenme insanlarda  bağışıklık sisteminin zayıf kalmasına, dolayısıyla birçok hastalığa yakalanmamıza sebep olmaktadır.  İnsanlar olağan üstü durumlarda ilk aradığı şey gıda maddeleri olduğundan tarımsal üretimin önemi bu gibi durumlarda daha da öne çıkmaktadır. 

İnsanların diğer ihtiyaçlarından biri de barınmadır. Geçmişte az görülen ve 20. yüzyılın sonlarına doğru iklim değişikliğinin etkileri ülkemizde de görülmektedir. İklim değişikliğine bağlı olarak bazı zamanlar çok şiddetli rüzgarlar, fırtına, şiddetli yağış  ve  günlük sıcaksoğuk hava değişimlerinde ciddi artışlar yaşanmaktadır. Bu iklim olayları karşısında insanın başını sokacak bir barınağının olması oldukça önemlidir. Barınağın önemini son yıllarda ülkemize gelen ve Avrupa'ya geçmek için sınırda derme çatma çadır kurmaya çalışan yabancı insanların ve evsizlerin yaptıkları veya yapmaya çalıştıkları barınma yerleri her halde en iyi anlatan yaşanmış hadiselerdir.

Doğal afetlerin ve savaşların etkisi ile milyonlarca insanın evsiz kalmakta, göçe zorlanmakta bunun sonucunda ciddi toplumsal ve psikolojik travmalar yaşanmaktadır.

Önceki yazılarımızda açıklamış olduğumuz bazı salgın hastalıklar, belirtilen bu iklim değişiklikleri ile de oluşmakta ve hızla yayılmaktadır. Artan nüfusun beslenmesi ve sağlıklı yaşayabilmesi için tarıma önem verilerek tarımsal üretim artırılmalıdır. Dünyada yapılan bazı araştırmalar, 2030’a kadar Afrika’da 170 milyon insanın sıtma riski ile, 2080’e kadar da tüm dünyada 2 milyar insanın eklem ağrısı riski ile karşı karşıya olacağını belirtmektedir. Ülkemiz iklim değişikliği ile oluşabilecek olaylara karşı hazırlıklı olunmalı bu konuda ki tedbir ve tavsiyelere yer vererek olası insan kayıpları ya da sağlık risklerini en aza indirme önlemleri alınmalıdır. Ülkemizde Elazığ, Van ve civarında görülen son depremler ve Covid 19 salgınında olduğu gibi afet ve risk yönetimlerini hükümetin ve ilgili hemşehrimiz olan Bakanların iyi yaptığını belirtmeliyim.

İklim değişikliği ve tabi afetlerin istatistikleri  sağlıklı tutularak ve bunlardan gerekli dersler çıkarılmalı, gerekli hazırlıklar bunlara göre yapılarak ülkemiz ve sağlığımız için ilerde olabilecek olumsuz etkilerin azaltılması sağlanmalıdır.

İklim değişikliğinin Türkiye’de tarım sektörü üzerinde meydana getirdiği etkileri incelenmek amacıyla yıllık iklim verilerinden yararlanılarak birçok araştırma yapılmıştır. Yağış miktarındaki ve sıcaklık değişkenindeki değişmelerin tarımsal üretimde azalmaya ve tarım sektörünün Gayrisafi Yurtiçi Hasıla içindeki payını  etkilediği görülmüştür.

 Salgın hastalıkların ve iklim değişikliğinin doğada olumlu ve olumsuz etkileri vardır. Tarım sektörü doğa, doğa olayları ve iklim ile sıkı sıkıya ilişkili olduğu için bu değişimlerden daha fazla olumsuz yönde etkilenmektedir. Değişimlerin olumlu etkisi ise biz insanları tedbir almak için uyarması, az da olsa ülkelerin birlikte hareket etmeleri ve yeni teknolojiler üretmesi sayılabilir.

İklim değişikliği ve afetlere karşı gerekli tedbirleri zamanında alabilmemiz dileklerimle hoşça kalınız. (Devam edecek)