Genel Kurmay Başkanı  Necdet Özel,  ilk önce “Barış Süreci” daha sonra “Milli Birlik Projesi” diye adlandırılan en son “Çözüm Süreci” denen süreçle alakalı olarak:

"Hükümetin bir politikası var, o politika yürüyor. Biz çözüm sürecine ilişkin yol haritasını bilmiyoruz, o çalışmanın içinde yokuz. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay çalışmanın kamu kuruluşlarına gönderileceğini söylemişti, henüz bir şey gönderilmedi. Görürsek biz de görüşlerimizi söyleriz” demiş.

Daha önce söylediğimiz bir hususu açık eden bir beyanat. Adına ne denirse densin girilen bu süreç Türkiye dahilinden idare edilen bir süreç değil. Türkiye'de aslında hiç kimse bu sürecin bir sonraki adımının ne olacağını bilmiyor anlaşılan. Muhalefet bize bir sonraki adımı söylemiyorlar diye eleştiriyor. Ancak bu söylemiyle hakikati gizlemiş oluyor. Zira hakikat hükümetin de bir sonraki adım konusunda o soruyu sorandan daha bilgili olmadığıdır. Bir adım atılıyor. Bu adıma göre bazı tepkiler var mı yok mu diye ortam yoklanıyor. Ortamın tepkisine göre bir sonraki adım biraz geciktiriliyor veya adımın büyüklüğünden feragat ediliyor. Şayet hiç tepki yoksa daha büyük ve hızlı adımlar birbirini takip ediyor.

Yani sürecin nereye gideceği, süreci azm-i cezm-i kast ile devam yetkisi olanlar tarafından da bilinmiyor. Çünkü bir sonraki adımın ne olacağını ortamın kıvamı tayin ediyor.  Küçücük bir dokunmadan bir şey olmaz ile başlayan sürecin hangi safhaya varacağını ve sürecin yol haritasını failin şehveti değil, münfailin teyakkuz veya teslimiyeti tayin edecek. Faal olarak işi yürütene kalsan ooo! Daha neler neler istiyor?

Geçen zaman şunu ayan etmiştir ki mesele “Kürt Meselesi” diye takdim edilen meseleyle alakalı değildir. Türkiye'de gayrimüslim (Ermeni, Rum, Süryani, Yahudi vs) kimliğin açıkça ortaya konulabileceği ve bu kimliğin üstünlüğünün tartışmasız bir hale getirilmesi istikametinde yürüyor  “Çözüm Süreci”. Kürtlere mayın eşeği muamelesi yapıyorlar anlayacağınız.  Kürtlük ve Kürtler öne sürülüyor arkadan Ermeni kimliği, Ermenice, Rum kimliği, İstanbul'un Bizanslığı, Konya'nın İkoniumluğu, Sille'nin Rumluğu, Ege'nin Grekliği!gırla gidiyor.

Etnik olarak Kürt menşe'li olup da “İslami itikadıma arıza getirmek istemem” diyen insanlar kalmış ise, bunların meseleyi açıkça görmüş olmaları gerekmiyor muydu? Kendileri üzerinden yürüyen işin Türkiye'de 'ezilmiş halklar' olarak takdim edilen İstiklal Harbinin mağluplarının intikamlarının alınması işi olduğunu fark etmiyorlar mı?

Kendileri üzerinden yürüyen işin Türkiye'yi bilmem kaç etnik bölgeye ayırma heveslilerinin işi olduğunu nasıl fark etmiyorlar? Şayet Müslüman idiyseler Müslüman'ım diyen insanlarla birlikte aynı işin, aynı İslamî/Millî davanın içine girmeli değil miydiler?

Kürtlerle birlikte veya Kürtlerden hemen önce Ermeniler ve Süryanilerin anılıveriyor olması  İslami titizliğini yitirmemiş bir Kürt'te farklı bir his uyandırmalı değil miydi?

Yeri gelince Selahaddin Eyyubi'nin Kürt olduğunu söyleyen bu zevat, Selahattin Eyyubi'nin savaştığı insanların davasıyla aynı davada beraber anılıyor olmaktan bir -küçücük bir- rahatsızlık duymalı değil miydi?

Süreç Müslümanların, gayrimüslimlerin zimmetinde de yaşayabileceğinin Müslüman'ım diyenlere yedirilmesi sürecidir. Türkiye'de yaşayan bir Müslüman isen ister Kürt ol, ister Çerkez, istersen de Türkmen! Süreç tamamlanınca sıran Ermeni ve Rum kimliğinin altında bir yerlerde bulunacaktır.  

Haçlı seferlerine karşı kayda değer mücadeleler ile maruf Kılıçarslan'ın memleketinden durum bu vaziyette görünüyor.

Hıristiyan Takvimine göre 11 Aralık 1917 'de Kudüs'e giren İngiliz Orduları Komutanı Orgeneral  Allenby, Selahaddin Eyyubi'nin mezarına vurarak; 'Kalk Selahaddin biz yine geldik' demişti.

Salahattin Eyyubi'nin torunu olduğunu söyleyenlerin penceresinden mesele nasıl görünüyor bilmiyorum...

Ancak çözüm süreci denen işin 800 sene önceki mukavemetle bir daha asla karşılaşmamak üzere neler yapılmalının cevabının arandığı bir süreç olduğu aşikar.

PKK'yı milletin başına kimler sardıysa  yine onlar “Çözüm Süreci” belasını başımıza sardılar. Nasıl ki, PKK'yı hangi parti hükümete gelirse gelsin bitiremediyse “Çözüm Süreci” de bitmeyecek.

Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete.

8 Zilkaade 1435