'Şehitler ölmez, vatan bölünmez...'

Sadece 4 kelamdan ibaret olan bu cümle şimdilerde daha büyük anlamlar gizliyor yazıldığı her yerde...

Bir tarafta vatanımızın bölünmez bütünlüğünü korumak için vatan nöbeti tutan askerler şehit düşerken, diğer taraftan düne kadar onlarla aynı safta yer aldıklarına inandığımız askeri üniforma giyen hain teröristlerin ülkeyi parçalamak için yaptıkları akıl almaz planları şaşkınlıkla seyrediyoruz. 

Bir taraftan biriz diyoruz, diğer taraftan birliğimize ve dirliğimize ihanet edenlerin içimize yuva yaptıklarının dahi yeni yeni farkına varıyoruz. 

Bu ülkede ne olursa olsun, içimizi bir yerinden tutup acıtıyor. Öyle yalandan bir tokat yemişlik gibi veya birinin çimcik atmışlığı gibi falan da değil.

Derinden, uykuları kaçırırcasına düşündüren, rahatsız eden, yaşamayanın bilmeyeceği ama yaşayanların da tam manasıyla tabir edemeyeceği bir acı bu.

Acaba diyorum biz mi abartıyoruz, Stockholm Sendromu mu yaşıyoruz, Celladımıza mı aşığız?

Yok canım daha neler?

Yahu acıyı sevmek olur mu?

Bir darbe girişimi ülkenin gündemine bomba gibi düşüyor. Herkes bu olayı konuşuyor. 

Dünya görüşü ne olursa olsun, ortak kanaat, terörün her türlüsünün bir an önce def edilmesi, onlarca insanın ölümüne neden olan terörün komple fail ilan edilerek en ağır şekilde cezalandırılması hepimizin ortak temennisi. 

Merak ediyoruz, kanla beslenenler hiç doymaz mı?...

Daha önce benzer olayları yaşamış ve tecrübe etmiş bir milletiz. Ne kadar ağır tecrübeler ediniyoruz. Allah beterin daha beterini görmekten, yaşamaktan bizleri muhafaza etsin. 

Sebebi ne olursa olsun bu tür vakaların bir daha yaşanmaması için dua etmekten başka elimizden bir şey gelmiyor. 

Acı üzerine acı yaşamışken, başka şeyler düşünemiyoruz. 

Be hey deyyuslar, ne yaptı bu ülke size? Ne alıp veremediğiniz var? Bu insanlar masum, bu insanlar devletini seviyor. Bu insanlar millet olma bilincine sahip. Bu insanların derdi bu topraklarda İslam sancağını dalgalandırmak...

Nedir bu ihanet arkadaş? Derdiniz ne sizin? Hiç bitip tükenmeyecek misiniz?

Cennet vatanımızın bu kez yeşili, mavisi ve doğal güzellikleriyle bilinen Doğu Karadenizi'ni al kana boyadınız. 

Vatan bekçilerinin canına kasteden hain teröristlerin yaptığı kalleşçe saldırılar, kurdukları tuzaklar neticesinde Konya bir şehidini daha toprağa verdi. 

Bir ocağa daha ateş düştü...

Bir yavrucak daha yetim kaldı...

Bir ananın daha yüreği parelendi. 

Bir babanın daha ciğerinden bir parça sökülüp gitti. 

Bir kadın daha sırtını yasladığı duvardan oldu. 

Acı haber bu kez Akören'e düşmüştü...

Ne farkı var?

Ölen insan, öldürülen insanlık olduktan sonra Konya'da olmuş, başka şehirde olmuş ne değiş ki?

Bizi bize düşürmek isteyenlerin kanlı eylemlerinde sınır tanımadıklarını, ülkemizin birliğine ve beraberliğine kastedenlerin ne kadar büyük oyunlar oynadıklarını bir kez daha görmüş olduk. 

Görmez olaydık...

Önemli olan tekrar tekrar söylemekte fayda gördüğümüz üzere, insanlığın öldürülmüş olması. 

Önemli olan, milletimizin birliğine ve bütünlüğüne göz dikmiş olanların, var güçleri ile kardeşlik olgusunu yıkmaya çalışmaları. 

Önemli olan dört bir tarafımızı çepeçevre sarıp, bizi yok etmek isteyen Haçlı zihniyetinin emellerini görebilmiş olmak. 

Ve en önemlisi de, “Birlikte rahmet, ayrılıkta azap var” diyebilmek ve tüm yaşananlara rağmen hep bir ağızdan biriz, kardeşiz, birlikte büyük Türkiye'yiz diyebilmek...

Şehitlerimize bir kez daha Allah'tan rahmet diliyor, kederli ailelerine de sabır niyaz ediyoruz.