Son haftalardaki Konyaspor, taraftarını, camiasını, futbol kamuoyunu tek kelime ile yormaya başladı. Alınan kötü sonuçlardan daha öte bir duygu hali var. Hiçbir özelliği ve oyun kimliği olmayan, geleceğe dair umut vermeyen ve bulunduğu durumu kabullenmiş takım var sahada…

Sivasspor maçı belki de bu ruh halinin iyice ayyuka çıktığı bir maç oldu. Halihazırda çok büyük yeteneklere sahip olmayan kadro, kendi kimliğini de kaybedince ortaya tahammül edilmesi zor bir yapı çıktı.

Konyaspor’un mevcut durumunun sorumlusu olan yönetim, teknik heyet ve oyuncu grubuna destek vermiş ve alınan kararların arkasında durmuş biri olarak, sanki hiç bunları yapmamış gibi en ön saftan eleştiri kılıcını sallamak, elbette bize yakışmaz. Çünkü ortadaki durumda miktarına bakılmaksızın bizim de bir payımız var. Ancak bir parça sitem hakkımızdır diye umut ediyorum.

Sivasspor maçını izlerken aklıma zaman zaman takımı ıslıkladığı için tepki gösterdiğimiz taraftar geldi. Bazen o taraftarın baskısı ile Konyaspor’un iç saha maçlarında oldukça tedirgin olduğuna inanıyorduk çünkü. Ancak Sivasspor karşısında herhangi bir güncel baskı yaşamamasına rağmen futbolun en basit ve temel gerekliliklerini yerine getiremeyen oyuncuları gördükçe taraftara haksızlık ettiğimizi düşündüm.

Elbette hiçbir zaman maç içinde takımın mücadelesini olumsuz anlamda etkileyen bir tepkiyi doğru bulmayacağım. Ancak sanki taraftar bunu yapmasa daha farklı bir sonuç alınacakmış gibi bir durum da yok göründüğü kadarıyla.

***

Konyaspor’daki en büyük sorun, herhangi bir görünür sorunun olmaması. Futbolun ruhuna uygun pozisyon aldığını düşündüğümüz bir yönetim, Konyaspor’un tarihi başarılarının tamamında imzası olan ve yeşil beyazlı camiayı şekillendiren bir teknik heyet ve onların güvendiği bir oyuncu grubu. Eğer bu halin sebebi olarak sunulabilecek somut sorun olsa belki işler daha kolay. Çünkü muhtemel bir sorun, aynı zamanda ortadan kalktığında işlerin düzeleceğine yönelik umudu da içinde taşır.

Lakin yok. Bu da insanları kendi sebeplerini bulmaya itiyor. Genel tepki akımı futbolcular ile sınırlı kalsa da bu da yeterli bir yaklaşım değil. Çünkü basit bir sorumluluk hiyerarşisinde oyuncu grubunun sorumluluğu onlara güvenen yönetim, teknik heyet, hatta dışsal faktörlerden sonra gelir.

Sorunun ne olduğunu bilmeyen ve buna yönelik takip edebileceği bir çözüm süreci olmayan camiaya bu durum, alınan sonuçlardan daha ağır geliyor belki de.

Sivasspor mağlubiyeti Konyaspor’un üst üste kayıp yaşadığı ve dahası psikolojik sonuçları ağır olan 5. maçı. Milli ara sonrası da çok ciddi bir fikstür bekliyor Konyaspor’u. Hal böyle iken teknik ekip ya da yönetimin bu süreçte neler olduğunu, sıkıntılar ile ilgili tespitlerini ve çözüm planlarını kamuoyu ile paylaşması gerekiyor. Hatta çözüm planı her neyse, onun doğrultusunda, taraftara kontrolün kaybedilmediğini göstermek adına adımlar atılması şart.

***

Bu süreçte üst üste gelen başarısızlığı açıklayabilecek, üzerinde tartışılabilecek tek ifade Aykut Kocaman’ın “özgüven kaybı” tanımlaması. Elbette bu kaybın sebeplerini, yeniden inşasının yollarını teknik heyet arayacaktır ve tatbik etmeye çalışacaktır. Ama takımın son hali, özgüven kaybı kavramı ile açıklanabilecek seviyeden çok daha düşük.

Özellikle 3. bölgeye geçemeyişte, hadi geçtiler diyelim orada alınan aksiyonda müthiş bir amatörlük görünüyor. Bu da işin taraftarı yaralayan en ağır kısımlarından.

Konyaspor hücum hattını izlerken aklıma Konya amatör sporunun renkli simalarından Sarayönü Belediyespor Teknik Direktörü Niyazi Kart’ın bir hikayesi geliyor. Doğallığı ve nüktedanlığı ile bilinen Niyazi hoca, ilk yarısı kötü geçen bir maçın devre arasında performansını beğenmediği bir oyuncusunun yanına yaklaşıp sorar;

-Abim sen ne oynan?

Hocasının oynadığı bölgeyi bilmediğini düşünen ve biraz da şaşıran futbolcu müstehzi bir ifade ile cevap verir;

-Sol bek oynuyorum ya hocam!

Niyazi hoca olanca doğallığı ile oyuncusunu yanıtlar;

-Hay abim, ne dii oynaman ya?

Konyaspor’un forvetlerine tam da sormak istediğim soru bu: Abim sen ne oynan?