Her gün yeni gelişmelerinyaşandığı ülkemizde ,Devletin bekası için çalışanlarla farklı emeller doğrultusunda çalışanlar gerçek yüzüyle ayyuka çıkmaktadır. Bu yüzden Devletin bekasını düşünenler ile koltuk düşkünleri arasındaki ayrımı iyi yapmalıyız.

Sıffin Savaşıneden yapılmıştı hatırlayalım ;

Sıffin savaşı, Raşid Halifelerin dördüncüsü olan Hazreti Ali (radıyallahuanh) ile , Hazreti Ali'nin Suriye valiliği'ne atadığı  Sehl Bin Huneyf'in Suriye'ye girişini engelleyen ve Hazreti Ali efendimizin Halifeliğini kabul etmeyen  Muaviye Bin Ebu Süfyan arasındaki ihtilaflar ve fitnecilerinde kışkırtmasıyla, 657 yılında Fırat havzasında bulunanRakka'nın doğusundaki  ''SIFFİN'' denilen bölgede yapıldı. Bir çok Müslüman bu savaşta şehit oldu.

Geldiğimiz bu  noktada tarihin tekerrür ettiğini söyleyebiliriz. ''Hasta adam '' diye adlandırdıkları  güzelim ülkemizi , krizlerde , banka hortumcularından ve sair bir çok sıkıntılardan kurtarıp,14  yıl gibi kısa bir zaman diliminde,yükselişine vesile olan kişinin Cumhurbaşkanımız  Recep Tayyip Erdoğan olduğunu net bir dille söyleyebilirizpekâlâ . Birilerinin bizleri bölerek ,büyümemizin ve kalkınmamızın önüne geçmek için , Erdoğan'ın karşısına çıkarak, güçlenen Türkiye'nin tekerine çomak sokma  çabaları aşikar. Tıpkı zamanında Merhum lider Prof.Dr.Necmeddin Erbakan Hoca'yı devirmek, dolayısıyla dindar cenahı bölmek için Erdoğan'ı desteklemek gibi. Ama hesapların üstünde  hesap yapan vardı.. Tıpkı Allah Azze ve Celle'nin rüya yoluyla  kendisine haber verildiği halde katili olan Hazreti Musa'yı  Firavun 'un kendi elinde besletip büyüttüğü gibi.

Gül ve Erdoğan meselesi 

Çoğu zaman Tayyip Bey'in fikirlerine katılmamasına, hatta halkın karar verdiği ''Partili Cumhurbaşkanlığı'' sistemine karşı olmasına rağmen sırf  kurucusu olduğu Ak Parti ve bu dava içinde fitne çıkmaması için kendisine '' hakkımda yapılan açıklamaları ciddiye almadım. Daha önce  367 garabetinin ortaya nasıl çıktığını biliyorum 7 yıl tarafsız cumhurbaşkanlığı yaptım. Ayrılınca  da siyasete girmeyeceğimi defalarca belirttim. Gerektiği zaman bilgi ve birikimlerimi daha önceleri paylaştığım gibi ülkemizin yöneticileri ile özel olarak  paylaşırım '' diyerek kendisine  has üslubuyla gereken olgunlukla cevap verdi.

 Rabbimiz Kuran-ı Kerim'de bize şöyle buyurur;

''Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e itaat edin ve sizden olan ulu'l-emre (idarecilere) de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resûlüne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir''.(Nisa 59)

''Eğer inananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin. Eğer biri ötekine karşı haddi aşarsa, Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar haddi aşan tarafa karşı savaşın. Eğer (Allah'ın emrine) dönerse, artık aralarını adaletle düzeltin ve (onlara) adaletli davranın. Çünkü Allah, adaletli davrananları sever''.(hücurat9)

''Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah'a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin''. (hücurat10) 

Bu ayetler bize apaçık şekilde devlet yönetimine karşı itaatkar olmamızı ,yanlışlara karşı tepkimizi daha münasip şekilde dile getirmemiz gerektiğini, aksi takdirde fitneye sebep olabileceğimiz anlatılıyor. Her ne kadar iyi niyetli olsak bile sosyal medyada ,ikili konuşmalarda ve başka şekillerde Devlet idaresinin yaptığı hataları sürekli dile getirmek doğru değildir. Bunun yerine yıkıcı değil yapıcı bir üslupla yetkili mercilere telefon, mail, mektup veya direkt yollarla ulaşmaya çalışarak sorunların çözümünü istemeliyiz. Sorunun  çözülmediği takdirde bile , biz sarf ettiğimiz bu çabalardan dolayıhem insani hem de kulluk vazifemizi yerine getirmiş oluruz. Seferden sorumluyuz ne de olsa zaferden değil. Gördüğümüz yanlış ve kötü işleri önce elimizle, düzeltemezsek dilimizle , o da olmazsa kalbimizle buğzetmemiz gerekmez mi? 

Kimse büyüklüğüne güvenmemeli, nefsinin ve şeytanın esiri olmamalıdır. Unutmayalım ki; Cehennemin yolları iyi niyet taşları ile doludur. MahmudCelaleddin Paşa daha iyi yöneteceğini zannederek Sultan Abdûlhamid Han'a karşı sinsice oyunlarıyla tahtı ele geçirmek istedi. Hazreti Osman'ı öldürmeye gelenlerin başında Hazreti Ebubekir efendimizin oğlu da vardı. İshak aleyhisselam'ın oğlu Esav ,kardeşi Hazreti Yakub'u öldürmek için peşine düştü.

979 günlük ayrılık bitti..

Yeni anayasa ile kurucusu olduğu Ak Parti'ye ,yuvasına dönen Tayyip Erdoğan'ın partideki yeri tartışılmaz boyutta. Bir zamanlar Ahmet Necdet Sezer'in  anayasa kitapçığı fırlatması ile ekonominin allak bullak olduğu günler ile , Bir sözü ile Davutoğlu'nun görevi bırakması ve bunun sonucunda en ufak kriz bile yaşanmaması, Tayyip Erdoğan'ın Ak Parti ve Ülkedeki ağırlığını açıkça ortaya koyuyor. 21 Mayıs itibariyle Genel başkan sıfatını kazandıktan sonra Erdoğan'dan beklenti büyük. Nede olsa her sorumluluğun ağırlığınca külfeti var.

12 Eylül davasında skandal karar;

Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi,18.06.2013 tarihli kararında ;Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hakkında ,müebbet hapis, ordudan ihraç rütbelerinin sökülmesi ve mahkeme masraflarının ödenmesi yönünde karar verdi. Yargıtay 16. Ceza mahkemesi kararı bozdu ve yerel mahkeme de karara uydu. Mahkemenin kararlarına göre mal varlıklarına el konulamamakla beraber ,yargı giderleri de hazineye kalıyor .Ayrıca son duruşmaya Başbakanlık ve TBMM avukatları katılmıyor.

Peki bu karar onanırsa FETÖ davası için  emsal teşkil etmez mi? FETÖ davası da daha önce sulandırılan Ergenekon ve Balyoz davalarının kaderini yaşamasın. Kadir Topbaş'ın damadı Kavurmacı için sağlık sorunları nedeniyle serbest kalmasına acilen el atılmalı. Korkum odur ki; bunlara dur denilmezse Ak Parti için epey güven kaybına neden olacağa benziyor. Bunlara önlem alınmadığı takdirde 15 Temmuz ruhuna gölge düşürür maazallah. Bu arada Boydakların da yargılandığı , Kayseri'deki birçok FETÖ davasına bakan hakim Pelin Sarıhan Uslu'nun  FETÖ'den  tutuklanması olayın ehemniyetini bir kez  daha ortaya koyuyor.

 Avrupa Birliği olmadan nasıl?

Avrupa Birliği ile ilgili ilişkilerimiz ortada. Sonu bir türlü gelmeyen müzakere süreçlerininyılan hikayesine dönmesi. Bizim gelişmemiz için ille de Avrupa Birliği üyesi olmamız şart değil. AB' de 4 milyon Türk yaşıyor. Birlik üyeleri, birliğe üye olmayan bir çok ülkeyle ticaret yapıyor, turist gönderiyorlar ve ilişkileri de oldukça da iyi . Başta Amerika ,Rusya ,Çin bunlardan bazıları .Ayrıca sadece Türkiye olarak  3.2 milyondan fazla  mülteciye tüm dünyaya örnek bir şekilde  ev sahipliği yapıyor, onlara kucak açıyoruz. Buna rağmen AB bize halen söz verdiği 3 milyar Euro'luk yardımın büyük bir kısmını göndermedi.

CHP'de sular durulmuyor.

Bir yandan Deniz Baykal ,diğer yandan Muharrem İnce ve diğer muhalif kanat Kılıçdaroğlu' nu  partiyi olağanüstü kongreye gitmek için ikna etmeye çalışıyor. Parti içinde 2019 da ki Cumhurbaşkanı adayının çatı adayı değil parti içinde daha güçlü bir aday olması yönünde. Kılıçdaroğlu ,parti içindeki muhalif seslere ;''kapının  önüne koyarım'' diye sesleniyor. Selin Sayek Böke gerekli adımlar atılmadığı sebebiyle  istifa etti . Bu arada ''EVET '' oyu kullananlara'' İzmir'de denize dökerim '' diye seslenen Hüsnü Bozkurt'a hiçbir yaptırım uygulanmadı.Fikri Sağlar disipline sevk edildi. Böyle giderse CHP kanadında baya kazan kaynayacağa benziyor. Tayyip Erdoğan'ı mevcut adaylarla yıkamayacaklarının  onlar da farkında tabi .Amaç kasetle yönetime gelen Kılıçdaroğlu 'nu devirip yerine geçmek. Herkes birtakım  hesaplar peşinde .Bekleyip görelim.

Haftaya görüşmek dileğiyle...