Geçen hafta içerisinde 2018 yılı 4. çeyrek büyüme rakamları açıklanınca, 2018 yılı büyüme rakam ve oranları belirlenmiş oldu. Bu rakamlara göre ülkemiz dolar bazında GSYİH 784 milyar dolar olarak gerçekleşerek önceki yıla göre düşmüş oldu. Buna rağmen 2018 yılında %2,6 oranında büyümüş olduk. Kişi başına düşen gelirimiz ise, 9.632 dolar  olarak gerçekleşti.(Kişi Başına Düşen Milli Gelir) yaklaşık olarak maalesef ki 10 yıl önceki değerlere gerilemiş oldu.  

TÜM ÇEYREKLER BAZINDA BAKTIĞIMIZDA 

2018 yılını büyüme rakamlarını iyi değerlendirebilmek için öncesinde tüm  çeyreklerin oranlarına bir göz atalım 

Kaynak: www.tuik.gov.tr/17.03.2019/

Tabloyu detaylı incelediğimizde 2018 yılının dördüncü çeyreğinde % 3 oranında küçüldüğümüzü görüyoruz. Aslında önceki çeyreklerdeki yüksek büyüme (özellikle ilk iki çeyreğin etkisiyle) ülkemiz yıl bazında negatif büyümeye girmekten kurtulduğunu da anlıyoruz. Üçüncü çeyrekte döviz saldırılıları ile başlayan küçülme (önceki iki çeyreğe göre) son çeyrekte ise, negatif büyümeye kendini teslim etmekte.

2018 DÖRDÜNCÜ ÇEYREĞİ DETAYLI ANALİZ EDERSEK 

Dördüncü çeyrek küçülmesinde, özel tüketim harcamalarında yüzde 8.9 oranındaki düşme net olarak kendini göstermekte. Özel tüketimin büyümeye negatif katkısı, -5.3 olmuş. Peki özel tüketim harcamaları neden bu kadar büyük oranda düştü.? Döviz kurundaki artış ve artan enflasyon ile satın alma gücü düştü. Özellikle gıda fiyatlarının yüksek olması enflasyon etkisini  daha da artırdı. Tüm bunlara bağlı olarak işsizlik oranlarının artması, bankların bu süreçte kredi hacmini daraltması ve faizlerin artması, bu oranın yüksek olmasında etkili oldu. 

Dördüncü çeyrekte yatırımlardaki düşüşte önemli bir etki alanı oluşturdu. Yatırımlarda  %12,9 oranındaki gerilemenin negatif katkısı da -3.9 olarak gerçekleşti. Yatırımların düşmesindeki  gerekçelere baktığımızda,  aynı özel tüketim harcamalarında olduğu gibi  faizlerin artması,  döviz saldırıları neticesinde olası kriz beklentisi  yine karşımıza çıkmakta.

2019’DA BÜYÜMEDEKİ KÜÇÜLME ! NE OLACAK?

Kısa vade içerisinde birinci çeyrek (Ocak-Şubat-Mart) olarak değerlendirirsek yine negatif bir büyüme ile karşılaşacağımızı söyleyebiliriz. En iyi ihtimalle sıfıra yakında diyebiliriz. Seçimlerden sonra ekonominin nasıl bir seyir içerisinde olacağı merak konusu olsa da, yerel seçimlerden sonra uzunca bir süre seçimlerin olmaması aslında radikal ekonomik kararlar ile yapısal ekonomik reformlar için bizlere fırsat sunmakta. (Bu fırsatları kaçırmamız lazım) 

İHRACATTA UYARI 

Büyümedeki gerileme ile özellikle iç talepteki şiddetli düşüşler, içinden geçtiğimiz dönemde ihracatın (dış talebin)  kurtarıcı bir unsur olduğunu söylemek ve  altını çizmekte fayda var. Geçen haftaki yazımda detaylı bir şekilde belirtiğim üzere, AB ihracatının toplam ihracat içerisindeki payının yüksek olması nedeniyle olası düşüş, oransal bazda şiddetli olacaktır. Özellikle Brexit süreci, Euro Dolar paritesindeki doların değer kazanma ihtimali ve AB ekonomilerinin durgunlukta olması, şiddetli bir uyarı olarak algılanmalı diye düşünmekteyim.

GELELİM SLUMPFLASYONA 

Şu ana kadar ekonomik bağlamda ülke olarak  tartıştığımız konular; ülke resesyona girer mi? Yada Stagflasyon olur mu? Derken birden  Nur topu gibi Slumpflasyon kavramı ile karşılaşmış ve de tanışmış olduk. 

ÖNCESİNDE TEKNİK KAVRAMLARI AÇIKLAYIP ANALİZİNİ YAPALIM

Resesyon: Ülke ekonomisinin GSYİH bazında en az 6 ay boyunca (iki çeyrek) büyümenin düşmesi olarak değerlendirilirken, ayrıca GSYİH bazında en az iki çeyrek negatif büyümesi olarak ta tanımlayabiliriz. Resesyon sürecindeki düşüşler (ılımlı düşüş) olarak değerlendirilir. Teknik kavramlar bazında yorumlarsak, ülkemizin maalesef bir resesyon sürecinde olduğunu söyleyebiliriz. Birinci tanım bağlamında, iki çeyrekte gerileme olarak düşünürse 2018 (son iki çeyreğin düşmesi) resesyon içerisinde olduğumuzu, ikinci tanımdan yola çıkarsak;  2018 son çeyrek  (-%3)  ve 2019 ilk çeyreğinin negatif gelme ihtimalini düşünürsek, resesyona girmediğimizi fakat o süreçte olduğumuzu söyleyebiliriz. 2019 birinci çeyrekte büyüme negatif gelirse  ancak o zamanda ikinci tanım bağlamında resesyona girdiğimizi ifade edebiliriz. 

Stagflasyon: Çok basit anlamda değerlendirdiğimizde ise, hem durgunluğun hem de enflasyonun bir arada olması durumudur diyebiliriz. Bu basit tanımdan yola çıkarsak durumun kritik olduğunu söyleyebilinir. Ama şu an için bazı ekonomistler genel tanımdan yola çıkarak stagflasyona girdiğimizi ifade ederken, bazı ekonomistler ise, çok teknik bağlamda bakıp, arz kayması vb.  unsurların henüz tam anlamıyla gerçekleşmediği için henüz stagflasyon içerisinde olmadığımız yönünde görüşleri var. 

Slumpflasyon: Bir ekonomide enflasyon yaşanırken, ekonomi küçülüyorsa o ekonomide slumpflasyon (enflasyon içinde küçülme)  var demektir. Dolayısı bu bağlamda baktığımızda da slumpflasyon sürecine girdiğimizi de söylersek hata etmemiş oluruz. 

SONUÇ : Ülke ekonomisi = Kahve Ekonomisi = 3’ü bir arada