15 Temmuz hain kalkışma ve ihanet gecesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu geceden nasıl dersler çıkarttık, neleri kendimize pay ettik bilinmez ama yine bilinçsiz bir kesimin olduğu aşikâr. Yurdumuzun dört bir yanında anma etkinlikleri düzenlendi. Özellikle İstanbul ve Ankara’da gerçekleştirilen etkinlikler, tıpkı o gece ki gibi büyük bir kalabalıkla yapıldı. Darbenin izlerini hala taşıyan bu iki il, vatandaşlarında katılımıyla güzel görüntülere sahne oldu.
***
Konya’mızda ise etkinliklerin adresi yine Mevlana Meydanı oldu. Herkes gibi bizlerde bayrağımızı alarak meydana koştuk. Geceyi yâd ettik. Dualara iştirak ettik. Türkiye’nin en uzun gecesinde verilen 250 şehit için gözyaşı döktük. Ancak 15 Temmuz’u anlamayan, idrak edemeyen bir kesimin olması en az şehitlerimizin acısı kadar içimi acıtmış durumda.
***

Üzerinden tam bir yıl geçse de bu acının asla unutulmayacağını, unutturulmayacağını çok iyi biliyoruz. Ancak bilmemiz gereken bir diğer durumda geceyi bilinçli bir şekilde yaşamak. Meydana ilk girdiğiniz andan itibaren sizi karşılayan hava sanki bir konser etkinliği gibi. Bazı vatandaşlarının anlamsız tepkileri, anlamsız sloganları hakikatten içler acısı. Bu ülke 15 Temmuz’da bir şampiyonluk kupası kazanılmadı. Dünya şampiyonu da olmadık. Tramvayları yumruklamak, araçları sallamak ve hatta trafiğin ortasında oyun havası açarak oynamak nedir arkadaşlar! Neyi kutluyoruz?
Tramvay yoluna girmiş araçlar, motorların üzerine kurulmuş hoparlörler ile çalınan hareketli müzikler neyin nesi? Biz tam bir yıl önce o gece 250 şehit vermedik mi? Ruhlarına bir dua göndermek yerine sızlatmak yakıştı mı?
Gençlerimizi bilinçlendirmek için onca hazırlık yapıldı. Derslerde, kitaplarda okutuldu bu destan. Ne oldu da bu konudan uzaklaştık. Amaç meydana gelerek öz çekim yapmak mı yoksa bundan sonrası için böyle zamanlara set olmak mı?
***
İnternet üzerinden zaman zaman Mevlana Meydanı’nı canlı olarak izledim. İkindi saatlerinde başlayan hareketlilik protokolünde katılı mı ile yerini büyük bir kalabalığa bıraktı. Hem kendi düşüncem hem de o kalabalığın düşüncesi yapılan programın sönük olmasıydı. Sönükten kastım çalgı çengi değil. Bir anma gecesinin etkinliği neden kişiselleştirilir ki? Her kesimden toplanan kalabalığın ortak niyeti dua etmek, o gecenin izlerini üzülerek hatırlamak ve daha çok bilinçlenmek değil mi? Bilinçlenmek adına o gece ne verdik meydanda ki halka?
***
Gönül isterdi ki organize kortejler olsun. Gönül isterdi ki hep birlikte sabaha kadar ellerimiz semaya açılsın. Gönül isterdi ki o tramvayları yumruklayan, yolun ortasında sanki şampiyonluk kutlar gibi oyun havası eşliğinde oynayan insanlara bu gecenin anlam ve önemi saatlerce anlayana kadar anlatırsın
. Ama maalesef daha birinci yıldönümünde üzücü sahnelere tanık olduk. Evet, Ankara’da İstanbul’da olan vatandaşlar o geceyi bizlerden daha iyi biliyor. O gecenin izlerini bizlerden daha fazla taşıyor. O geceyi onlardan dinleyerek anlamamız gerekiyor. Bir haber gördüm internet sitesinde. Konya halkı meydanlardan, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasını beklemeden ayrılmış. Eh be kardeşim sen kendini göstereceğim diye o geceye dair ne anlattın halka? İşte kişiselleştirilmesinden kastım bu. O geceyi sen ilmik ilmik anlatacaksın ki öğrenecek bu halk, yeniden anlayacak yaşananları. Yeniden görecek Cumhurbaşkanının dik duruşunu. Bu halk kime ayıp edeceğini kime etmeyeceğini çok iyi bilir!

15 Temmuz bir şampiyonluk kutlaması değil! 15 Temmuz bir milletin uyanışı, dirilişi, halkın gücünün kazandığı bir gecedir. Bundan sonra ki anma gecelerinde yine böyle hareketlerde bulunacak vatandaşlarımız otursun evlerinde. Sızlatmasın 250 şehidin ruhunu, incitmesin gazilerin şanlı direnişini…