FETÖ’nün hain darbe girişiminin üzerinden üç yıl geçti. Türk siyasi tarihi açısından 15 Temmuz 2016 unutulması mümkün olmayan bir kırılma noktasıdır. Devlet mekanizmasının içerisine uzun yıllardır sızan bir örgütün yapmış olduğu bu girişim herkes açısından büyük derslerin çıkarılması gereken bir durumdur. O gece yaşananları hatırlamak ve tarihe not düşmek gelecek yıllar açısından önem teşkil etmektedir. Bu hain girişim sırasında yaşananların siyasi tarihe not düşülmesi ilerleyen tarihlerde bu hain örgütün yapılarının ortaya çıkarılması ve aynı hatalara düşülmemesi için elzem gözükmektedir. 

1966 ile 1983 yılları arasında gelişim gösterdiği düşünülen örgütün ortaya koyduğu ilginç yapı ve kuvvetli mürit bağı şaşkınlık verecek boyutlara ulaşmış gibi duruyor. Özellikle 1983 yılından sonra Türkiye üzerinde art ardına gerçekleştirdiği programlar ile devşirmeye başladığı elemanlarını büyük bir sabır ve keskin bir hiyerarşik bağlantı ile eğittiği gözüküyor. Örgütün hiyerarşik yapısına bakıldığı vakit her bir üyenin yalnızca kendi işinden sorumlu tutulması ve ona sahip olduğu hiyerarşik konumuna göre toplumsal/ekonomik bir faydanın ikram edilmesi durumu ayrıca önem arz ediyor. Daha yeni yeni güçlenmeye başladığı dönemlerde örgütün toplumsal meşruiyetinin sağlanması ve siyasi alanda ilişkilerini güçlendirmek adına giriştiği stratejiler ayrıca dikkat çekicidir.

Onlarca yıldır sistemli ve planlı bir şekilde teşkilatlanarak toplumun ve devletin sinir uçlarına yerleşen bir terör grubunun, adeta devlet(!) sabrı göstererek hareket etmesi de gösteriyor ki; bu plan ilkokul mezunu bir din görevlisinin tek başına becerebileceği bir iş değildir. Dünyanın muhtelif yerlerinde aynı teşkilatlanma yapısını kuran bu örgütün, elebaşının korunduğu ülke ile ilişkisi de göz önündedir.

Öte yandan Türk siyasi tarihi bağlamında böylesi bir kalkışmaya ya da darbe girişimine karşı direnme ve böyle bir hain girişimin püskürtülmesi de ilktir. Cumhurbaşkanı’nın ve hemen ardından Devlet Bey’in net ve dik duruşu burada çok kıymetlidir. Toplumun özgüveninin sağlanması ve bu kalkışmanın Türk devletine karşı bir girişim olduğu mesajının net bir şekilde verilmesi bu kahramanca direnişin en önemli ayağıdır. Bunun yanında hemen hemen bütün siyasi partilerin bu kalkışmaya karşı tavır takınmış olması yine o gece açısından kritiktir. 

Ancak o tarihten sonra yaşananlardan anlaşılan o ki; bu örgüt yalnızca o gece bir kalkışma planı hazırlamamış. Türk devletine karşı açılan savaş çok boyutlu bir planı içinde barındırmaktaymış. Türkiye’nin uluslararası ilişkilerde ki hamlelerinden, ekonomiye kadar her alanında yıpratma çalışmaları 15 Temmuz 2016’dan sonra da devam etmiştir. İlişkilerin kasıtlı olarak çarpıtılma girişimi ile kendi kriptolarını saklama çabasını da gördük. 

Bu durum devletin bu örgütle mücadelesini ziyadesiyle zorlaştırmıştır. Bir de bu mücadele esnasında herkesin FETÖ üyesi olarak adlandırılmaya başlanması da ayrıca tedirgin edicidir. Mücadelenin ciddiyetini ve samimiyetini riske sokan bu girişimin o yıllarda örgütün ekmeğine yağ sürdüğü görülmüştür. 

Devletin icra makamı olarak ciddi ve samimi mücadelesini genişleterek yalnızca FETÖ terör örgütüne karşı değil daha ötesinde, FETÖ zihniyetiyle de mücadele etmesi gerekmektedir. Hiçbir yapının, örgütün ya da teşkilatın devlet içerisinde usulsüz kadrolaşmasına izin verilmemesi üzerine kuralların çizilmesi ve takip edilmesi belki de o geceden çıkarılması gereken en önemli derstir. 

Darbe girişimi sırasında 173 sivil, 62 polis ve 5 asker şehit edilmiştir. Ayrıca binlerce vatandaşımız da gazi olmuştur. Şehitlerimize Allah’tan rahmet dilerim.